Ah Solon, sen haklıymışsın - 2.Bölüm
2. Bölüm
Kral sıcak bir yaz günü yatağında dışardan mışıl mışıl uyurken görülse de
rüyasında çok da iyi şeyler görmüyordu. Oğlu Atys’in bir mızrakla öldürüldüğünü
görmüştü. Rüyasından hiddetle uyandı, içecek bir su aramadan yardımcına hemen
oğlunun getirilmesini emir verdi. Ne olduğunu bile almayan Atys, bu kara gecede
neyin ters gittiğini öğrenmek istedi. Kral babası, onu komutanlıktan alarak bir
kızla evlenmek istediğini söyledi. Emire karşı çıkılacak gibi değildi. Endişeli
baba oğlunu tek varisi olduğunu düşünerek onu korumaya almak istemişti. Birgün
Atys ve Kralın yardımcısı, avlanırken bir yaban domuzunu köşeye kıstırdılar.
Tam olarak hayvanı devirmek isteyen acemi yardımcı, Atys’i mızrakla yanlışlıkla
öldürdü. Halbuki babası oğlunu, yardımcıya emanet etmişti. Yardımcısı Adrastos,
Atys’in ölümü üzerine Kral Kroisos’un ayaklarına kapanarak kurban edilmesini
istedi. Kroisos ise yaşlı gözlerini saklayarak:
- Kendi ölümünü istemen benim için kafidir. Seni suçlamıyorum, dedi.
Ah zavallı Adrastos ne yapabilirdi ki hayatının geri kalanında. Güzel yüzlü
Atys’i bu dünyadan öbür dünyaya taşımıştı. Adrastos, Atys’in mezarı başında
kendini öldürmüştü. Karun diye anılan Kroisos, dünyada demek ki bir varisim
yokmuş, diye hayıflandı. Bu onu da yapılacak o büyük savaş için daha
hırslandırmıştı:
- Ben tekim, bu akan kan benim topraklarımda akacak. Bu kan topraklarımı
sulayacak ve onlar için yağmur ben olacağım, çocuklarım, diye haykırdı.
Acı günler kendini unuttururken Kroisos, Grek dünyasından bilge şair Solon’u
sarayında gösteriş adına ağırlamak istedi. Onu sarayında gezdirirken
böbürleniyordu. Sarayın her köşesini, süslemelerini Solon’un görmesini
istiyordu. Solon ise hiç oralı olmuyordu. Kroisos sonunda dayanamadı. Kibiriyle
sordu:
- Solon, onca şehir gezdin. Acaba mutlulukta başka herkesi geride bırakan
birine rastladın mı?
“Evet”, Kralın duymak istediği cevap belliydi. Dünyanın en mutlu adamı sensin
demeliydi Solon. Üslubunu bozmayarak söze başladı:
- İnsan, hem şanslı hem de kadersizdir. Görüyorum ki kendine ait bir sürü
hizmetçin, sarayın ve sayamadığım nimetin var. Tanrılar mutlu eden şeyleri bir
yem gibi kullanır, sonra onu elinden hemen alır. Şimdi merak ettiğim acaba bu
güzelliklerin sonu nasıl olacak? Ben her şeyin sonunu düşünüyorum çünkü.
Solon’un sözlerine çok sinirlenen Kroisos onu derhal sarayından attırdı.
Böylesine küstah bir adamı davet ettiği için pişman oldu. Kendi muhteşemliğini
kaldıramayan biri daha çıkmıştı karşısına. Atası Gyges ona büyük bir miras
bırakmıştı ve ona saygılı bir şekilde bu mirası sürdürmüştü. Şimdi aklından
geçen Perslileri bir güzel yeneceğiydi.
Kapadokya bölgesinde bir araya gelen bu iki büyük ordu, delicesine savaşıyordu.
Kyros geniş ordusuna rağmen zengin Krala karşı koyamıyordu. Bir süre sonra
Kroisos savaş mevsimi geçtiğini düşünerek paralı askerleri terhis etmişti.
Savaşın daha fazla devam etmeyeceğini düşünen Krosios, tek şehir başkent
Sardes’e doğru yola çıkmıştı. Kyros, çabucak ordusuyla fark ettirmeden Kralın
arkasından gidiyordu.
Zengin Kral Kroisos bunu şehre varmadan fark etti. Hemen en güçlü ordusu Lidya
atlılarıyla savuşturmayı düşündü ama nafileydi. Pers develeri atları korkutmuş,
Kral ve askerlerini muhteşem kalesiyle Sardes şehrine girmeye zorlamıştı. Bu
kale “geçilemezdi”. Emir Kyros’un askerleri şehrin kapıları kapanınca şehre
girmenin bir yolunu bulmaya çalıştılar. On dört gün sonra iki asker koşarak
büyük emirlerinin atının önünde eğildi ve bir duvarın Lidyalılar tarafından
tutulmadığını söylediler. Emir gülümser. Onun için bu zaferden başka bir şey
değildi. Orduya haber verir ve asker ile tutulmayan o tepeye tırmanan Pers
ordusu sayesinde Büyük Lidya Krallığı tıpkı unuttukları dik bir tepeden düşen
bir taş gibi düştü. Sardes artık Perslilerin elindeydi. “Karun” gibi zengin
olan Kroisos esir düşmüştü.
Yorumlar
Yorum Gönder