Kayıtlar

savaş etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Savaş, Ne Uğruna? - 4. Bölüm

Resim
  4. Bölüm - Bir kadın uğruna … Onun için lanetler okudu. Gyges elindeki maden şarap kadehini uzaklara fırlattı. Bunu duyan Truva sakinleri o yöne doğru baktı, sonra yine şenliklerine geri döndüler. Gyges’in bile elinden hiçbir şey gelmiyordu. Meyonia’yı sanki dünyada en çok o, kaybetmek istemiyordu. Kralın ömrü uzun olsun (!). Gyges ve Meyonia’yı uzun yıllar sonra buluşturmuştu ama bir savaşta olduğu için hiç kimse bu buluşmaya" harika" gözüyle bakamazdı. Fırlattığı kadehi umursamayan Gyges, yenisini istemek için bir hizmetçi kadına doğru yol aldı. Gyges için biraz önceki sohbet bitmişti. Meyonia bunu anladı ve daha fazla keşif yapmak için şehir meydanına doğru gitti. Şehir gizli tüneller sayesinde herhangi bir kuşatmaya yıllarca dayanabilirdi. Bu şehir yıkılmaz bir kaleydi. Meyonia’nın tüm şehri incelemesinin sebebi savaşın kısa zamanda kazanıp eve dönebilecek miyim sorusuna cevap aramaktı. Güvenilir surlara, sahip olduğu tünellere, görkemli giriş kapılarına bakılac...

Savaş, Ne Uğruna? - 3.Bölüm

Resim
  3.Bölüm – Truva’da tanıdık bir yüz … Hüzünlü vedalar insanın yüreğini her zaman vahşi bir hayvan gibi parçalar, yırtar ve midesine indirir. Sevinçli vedalar bile özlem içerir. Veda edecek sevdiği olmayan insanlar her zaman bir özlem içerisindedir. İşte Meyonia bu özlem çukurunun tam ortasındaydı. O gün bir karar vermeliydi ve seçimini yapmıştı. Atlı araba yürümeye başlamıştı bile, geri dönemezdi. Ölümden korkmuyordu aksine ölümü kucaklıyordu. Savaşa şen çocuklar gibi gidiyordu. Nereye doğru yol aldı bilmiyordu ancak tek merak ettiği şey, geri dönebilecek miydi? Hiç bilmediği topraklara günler süren yolculuktan sonra varabildiler. Truva şehri, savaştan daha çok ziyafette gibi görünüyordu. Surlardakiler, doğudan gelen ve buraya yabancı atlı arabaları seyrediyordu. Sevinç çığlıkları atıp zaferi şimdiden kutluyorlardı. Kadınlar, erkeklerini bir daha görebileceklerdi. Ölse ölse bir düşman çapulcusu ölecekti. Çocuklar babalarına kavuşacak, en güzel günler Truva ve kalan şehirle...

Savaş, Ne Uğruna? - 2.Bölüm

Resim
  2.Bölüm – Savaşa Doğru … - Nereye böyle? Meyonia durdu, bir anda arkasına döndü ve erkek kardeşini gördü. - Avlanmaya gidiyorum Zeon. Nereye gidebilirim ki bu vakit, dedi Meyonia. - Sırtında taşıdığın kılıçla mı gideceksin avlanmaya? Galiba bir ayıyla tek başına savaşacaksın. - Evet, tek başıma savaşacağım. - Sana babam savaşa dair her şeyi öğretti Meyonia, ama yalan söylemeyi öğretmedi. - Zeon, sen neden bahsediyorsun? - Dün gece olanları duydum. Biri geldi zaten, her şeyi anlattı. Tarlada babam biraz kestirirken biri geldi ve savaş çağrısını bana okudu. Bu yüzden zırvalamayı kes. Seni en iyi ben tanırım. Neden bize söylemedin? Sorumluluk bende iken sen şimdi nereye gidiyorsun? Bizi bırakıp tek başına düşüncesizce karar verip nereye gittiğini sanıyorsun? - Zeon, dinle. Ben gitmek zorunda… Meyonia’nın sözü kesildi. - Sana bir soru sordum. Ama sen cevap veremiyorsun. Şu an bu saçmalığa bir dur diyeceğim. Buradan bir yere ayrılmıyorsun. Babamı uyandıracağım. Zeon b...

Savaş, Ne Uğruna?

Resim
  1.Bölüm  – Benim kardeşim, benim sorumluluğum. Cesaret, o yıllarda bazıları için yüce bir tanrının vergisi, bazıları içinse düşünmeden hareket eden insanların gereksiz çabalarıydı. Onlar için delilik ve dahilik arasındaki sınırı sadece bu çizgi belirlerdi. Esaret ise cesaretin sonucu olmalıydı. Bu topraklarda esaretin bedeli, cesaretli kişilerin onurlarıydı. Meyonia için cesaret daha çok hayatta kalma çabasıydı. Yirmi iki yaz gören bir kadın olmasına rağmen köydeki tüm erkeklerden daha iyi kılıç kullanır, daha güçlü ok atardı. Avlanmak, onun için bir tutkuydu. Ne de olsa babası yetiştirmişti onu. Kardeşinin doğumu esnasında ölen annesi, şefkat nedir gösteremedi ona. Bundan dolayı kardeşine bakmak onun göreviydi, ona doğduğundan beri göz kulak olurdu. Babası Loes, uzun yıllar evlatlarının annesi Artemisia için yas tuttu. Sart Nehrinin en sığ bölgesine gidip tan yeri ağarıncaya kadar ağlardı. Belki de nehir bu yüzden coşkun seller gibi akıyordu. Gençliğinden itibaren savaş...

Nöbet

Resim
        Buraya geleli beş ay olmuştu. Bazen günlerce çatışmadan bekliyorduk. Endişe veren artık ölüm korkusu değildi. Beklemek sabrımı zorluyordu. Bazı günler düşman cephesinden gelen bir mermiyi beklerdik. Ateşkesten bu yana Türklerle aramızda bir saygı duvarı oluşmuştu. Saldırı için beklediğimiz günlerde bazen bize seslerini duyurmak için bağırırlardı. Ne dediklerini anlamıyorduk ama bu bizim için keyif verici anlardı. Birkaç kez düşman cephesinden nöbet tuttuğumuz cepheye tütün kutusu gibi ikramlar atarlardı. Gelen hediyelerin hiçbirini el bombası olarak düşünmedik. Aksine bazı Aborjinler seviniyordu. Cephede sigara içmek bizim için lükstü. Dumanı askerlerin içindeki endişeyi az da olsa azaltıyordu. Kendi topraklarımızda sevdiklerimizi bırakıp başka topraklara gelmiştik. Bize zor gelen dayanılmaz şartlar değildi. Kendi vatanımızda barış içinde yaşarken buraya sözde “kutsal amaç” adına savaşmaya gelmiştik. Kral için geldiğimizi acaba Kral biliyor muydu? Başla...