Yalanlar Bizi Nereye Götürür?
1. Bölüm
“Yalanlar bizi nereye götürür, Hâkim Bey?” dedi, Charlotte.
Tüm salon heyecanla kararını beklemekteydi, tek bir fısıltı dahi duyulmadı.
Cuma gününün yorgunluğu herkesin yüzünden okunuyordu. Oturanların
hareketleriyle gıcırdayan oturma sıraları bile ayak uydurdu bu sessizliğe.
İzleyenler tarafından tahta parmaklıklar önünde kolayca ayırt edilemeyen kâtip,
kürsünün önünde elleri hazır bekliyordu. Hâkim konuşunca hâkimin kelimelerini
hızla yazacaktı. Hâkim, “Anlaşıldı” der gibi başını yarım santimlik de olsa
aşağıya indirdi. Yardımcılarına dönerek kararını iletti. Mahkeme salonundaki
herkes, yüksek sesi duyunca birden ayaklandı: “Karar!”. Avukat Hanımdan sonra
son söz hakimindi:
- Sanığın nefsi müdafaa hakkıyla ve hafifletilmiş sebepler göz önünde
bulundurularak 1 yıl hapsine karar verilmiştir. Celse kapanmıştır, dedi.
Konuklar, son söz bitince birbirine bakarak hafif de olsa sevinmişlerdi. Bu
karar onlar için pekâlâ beklenir bir karardı. Avukat Hanım müvekkili Sam’e
dönerek:
- İyi bir netice, şükürler olsun, diye sevindi.
- İyi bir netice mi? Avukat Hanım, bu mu senin savunman? O kadar para saydım
sana. Beceriksiz, diye alaycı ve sinirli bir şekilde konuştu.
Tavrını çabucak değiştiren Avukat Hanım:
- Üzgünüm bayım ama elimden geleni yaptım. Fark ettiyseniz sizi 24 yıl hapis
yatmaktan kurtardım. Ayrıca merak etmeyin. Orada tam olarak ne oldu kimse
bilmiyor, diye devam ettirdi konuşmayı.
- Yine de aradığımız avukat mısın merak ediyorum, diye hayıflandı boyu kısa
patron.
- Kararları ben vermiyorum efendim. Benim işim sizi savunmak. Hoş, nasıl
yaptığımı da gördünüz. Özür dilerim ama şu an başka müşterilerimin işleri ile
ilgilenmen gerek. İyi günler Bay Rogers, dedi büyük patron Sam Rogers’a.
- Peki avukat, öyle olsun. Mutlu Noeller!
Kalabalık bu konuşmayı duymadı, ancak Sam’in çaresizce askere kolunu bırakması
için söylediği sözler tüm koridorda yankılanmıştı:
- Bırakın beni, mahkûm olmak istemiyorum, elbet kodesten çıkacağım. Hayır!
Sam zorla mahkeme salonundan çıkarılmıştı.
- Ben elimden geleni yaptım, paramın hakkını verdiğimi düşünüyorum. Her neyse,
Ruffle geri kalan evrak işlerini halleder misin? Bütün bunlar beni yordu. dedi,
Charlotte.
Koridorda yardımcısıyla yürümeye devam ediyordu. Yardımcısı Ruffle onu duruşma
sonrası sakinleştirmek adına sakin ve endişeli bir ses tonu ile konuştu:
- Sakin olun hanımım, iyi misiniz, diye sordu.
- İyiyim, kendime biraz vakit ayırmam gerek sadece. Bir sonraki iş nedir?
Artık konuşmalar sakin ve ciddi devam ediyordu. Bu Charlotte ve Ruffle arasında
sıradan bir konuşmaydı. Ruffle iş konusu açıldığında nerede, nasıl bir yol
izlemesi gerektiğini bilirdi. Temkinliydi ama kaçırdığı ufak detaylar onu hep
Avukat Hanım karşısında küçük düşürürdü. Bundan oldukça rahatsızdı. Charlotte
ise bunu kafaya hiç takmazdı. Herkesin hedefleri yolunda büyük engeller yanında
küçük taşlara takıldığını bilirdi. Hiç ses etmez ve onu olduğu gibi kabul
ederdi. Zavallı Ruffle sözlerine devam etti:
- İş adamı Ryan Chorch, kendisine bir suikast girişiminde bulunuldu. Suikastçı
onun bir çalışanıydı. İşten kovulunca onu öldürmek istemiş. Müvekkiliniz onun
sonsuza kadar cezaevinde kalmasını istiyor.
- Anladım Ruffle, teşekkür ediyorum. Uygun bir zamanda dosyaları incelerim. Bu
arada unutmadan patronla konuştum. Sana iyi bir haberim var. Terfi ettin.
Aslında maaşına zam yapıldı da diyebiliriz, diye müjdeledi avukat.
Ruffle, bu sözleri duyar duymaz yerinden sanki fırlayıp uçacaktı. Ancak
adliyenin duvarları buna izin vermezdi. Charlotte bu zamana kadar bu müjdeyi
vermediği için kendini suçlu hissediyordu. Yardımcısı onu nasıl öveceğini
bilemiyordu. Charlotte, yardımcısının kendisi hakkında nasıl güzel bir söz
söyleyeceğini merak etmiyordu bile. O taraklarda bezi yoktu.
Bir müddet sonra Ruffle:
- Hanımefendi, gerçekten çok iyi birisiniz. Sizi tanıdığım için çok çok
şanslıyım, dedi ve teşekkür etti. Charlotte’un aklı hala işteydi, gülümseyerek:
- Bana kalemini uzatır mısın, diye sordu.
- Buyurun hanımefendi, ben size birazdan mail yoluyla dosyaları atarım. İyi
günler dilerim.
- Senin gibi bir yardımcın olduğu için çok mutluyum Ruffle. Görüşürüz, diye
bitirdi hanımefendi.
Ruffle coşkuyla oradan uzaklaştı. Yalnız kalan Charlotte, çantasından çakmak ve
sigarayı çıkartırken Sam’in mahkeme salonunda verdiği uygunsuz cevabı iyice
düşünmediğine karar verdi. Şimdi aklında olan tatmin etmeyen cevaptı. Duruşma
sonrası bir sigara molası herkese iyi gelir diye adliyenin terasına çıktı ve
peşini hiç bırakmayan derin düşüncelere daldı. Arkasında hiç de tanıdık olmayan
biri vardı, yavaşça ona yaklaştığını hissetti ve hiçbir şey olmamış gibi
sigarasına devam etti.
- Günü kurtaran kadın buralarda mı, diye lafa girdi Avukat Bey. Arkasına usulca
dönen Charlotte:
- Kane sen miydin, nasılsın?
- İyiyim ama bu soruyu cevaplayacak kişi ben değilmişim, senmişsin gibi. Bir
sorun mu var?
- Hayır, her şey mükemmel…
Kane bu sessizliği daha önce de yaşamıştı. Konuşmanın devamını biliyor gibiydi:
- Peki, tamam, diyerek o da yanındaki güzel hanımefendi gibi uzaklara dalmaya
çalıştı.
Charlotte sonunda dayanamadı ve sessizliğini dört saniye sonra bozdu:
- Ah, kendimi kandırıyorum. Ne yaptığımı bilmiyorum. Bir şeyler yapsam doğru mu
yanlış mı yapıyorum bilmiyorum. Büyük adamlarla oynuyorum. Anlaşılan Kane,
Charlotte’u çok iyi tanıyordu. Onu rahatlatmak adına ellerini onun yanaklarını
götürdü:
- Tamam, sakin ol. Bana bak, gözlerime bak Charlotte, neler yaşadığını bilemem
ama bildiğim bir şey varsa o da senin ne yaptıysan doğru yaptığındır. Kafana
takma, sorgulamak her zaman güzeldir, dedi.
- Emin misin, dedi kadın.
- Eminim, bunu evliliğimizin en başında da söylemiştim. Sana güveniyorum, sen
de kendine güvenmelisin. Lütfen kendine izin ver ve toparla kendini.
- Kane, çok iyisin, teşekkür ederim. İyi ki varsın.
Charlotte kendini biraz daha iyi hissediyordu. Gözleri kapalı, birbirlerine
sarıldılar. Kane sarılmayı bitirdi, Charlotte’un iki omzundan tutarak:
- Ne olursa olsun seni yalnız bırakmam. Bunu biliyorsun, dedi.
Charlotte gitmenin tam zamanı diye düşünerek sohbeti sonlandırması için şu
kelimeleri söyledi:
- Şey, verilmiş bir sözün yoksa bize gelsene. Çocuklar babalarını çok
özlediler. Hafta sonu onlara yetmiyor artık. Seni görmek onlara çok iyi
gelecektir.
- Tabi, gelirim, dedi Kane yüreği burkulmuş bir şekilde.
- Akşam görüşürüz, diye iletti Charlotte, bitmemiş sigarasını söndürüp terastan
ayrılırken.
Şimdi yarım kalmış bir Kane vardı. Uzaklara dalmak marifetmiş demek diye
düşünürken gözleri yorgun, sol elindeki yarım kalmış sigarasını son bir kez
daha çekti. Derdini uzaklardan başka anlayan yoktu çünkü. Bunun için uzaklara
haykırmadı ama sözlerine ufak tanelerle başladı:
- Umarım senin için en iyisi budur Charlotte, umarım. Bir sonbahar günüydü.
Yağmur hiç dinmeyecek gibi yağıyordu. Şemsiye ile yürürken önümü göremedim ve
ona çarptım. Ama aslında çarpılan bendim. Ona deliler gibi âşık oldum. Sonra
aynı yerde çalıştığımızı fark ettim. Özrüm kabahatimden büyüktü çünkü
sevmiştim. Evlendik, sonra o dünyaya bir melek getirdi. Sonra farklı davalıları
savunurken kendimiz savrulduk. Sonra da… Umarım en iyisi böyledir Charlotte
umarım…
Yorumlar
Yorum Gönder