Yalanlar Bizi Nereye Götürür? - 3.Bölüm
3. Bölüm
Ruffle; hayatın arabalarla, kaldırımlarda yürüyen insanların aynı yere gittiği,
aynı zamanı gösteren saatler taktığı bir şehirde, hayatın böyle devam ettiği
bir yerde ikamet ediyordu. Onun için zaman, sabah kalkılınca başlayan ve işten
gelince biten bir kavramdı. Bu şehirde yaşam ise havanın aydınlanıp birkaç
saate kararan ışıklarıydı. Bu hengamede işini özgüvenle yapan ancak
duygularıyla fazla ilgilenmeyen bir adamdı. Bir gün filmleri aratmayan bir
tanışmayla aşık oldu. Koridorda çarpışıp düşen aşklar… Yerlerden toplanan
sevdalar… Ayağa kalkınca açan gökkuşağıları… Partnerinin adı neydi
hatırlanmıyordu. Fazlaca bilinmiyordu aşkın öbür tarafı. Ruffle’ın kaç arkadaşı
vardı ki anlatsın. Sadece seviyordu. Ama delice bir duyguyla resetlenmişti Ruffle.
Onu tanıyan insanlar bile bu değişimi hissedebiliyorlardı. Artık yeni bir amacı
vardı.
Maaşının yükseldiğini duyan Ruffle bu sevinci en yakın dostu, aşkı, yoldaşıyla
paylaşacaktı. Garip şehrin en güzel caddesinin bir yanındaki sokakta durdu.
Mesafesi üç metre olan sokak lambası ve çöp konteynırının arasındaydı tam
olarak. Kentteki en güzel ağacın yanına gidiyordu belli ki. Kız arkadaşını
öncesinde arayıp nerede olduğunu öğrenecekti. Elini sağ cebine soktu ve az
kullanılmış telefonunu çıkardı. Yeni maaşıyla değil, eskiden biriktirdikleriyle
bu cep telefonunu almıştı. Kulağına götürdü:
Alo hayatım, önemli bir şey olmadı değil mi? Öyle apar topar konuşmamız
gerekiyor deyince endişelendim. Sana bir sürprizim var. Bu da ne demek?
Ruffle diğer taraftan tatmin etmeyecek sözler duyuyordu. Dinlemek için öyle
hareketsizdi ki.
Ben senin için çabalarken ayrılmak istiyorsun? Bir dakika sakin olup beni
dinler misin? Senin için her şeyi yaparım. Ne demek tekinsiz adamlarla çalışmak
bize güven vermiyor?
Sözler aralıksız olarak diğer taraftan geliyordu. Ancak sokakta yaşayanlar için
sadece Ruffle’ın sesi duyuluyordu. Ay, olanları anlamak için şehre daha da
yaklaştı. İnsanlar şimdi ayı daha büyük görüyorlardı. Ruffle konuşmaya devam
etti:
Evlenmemize haftalar kala benden gidemezsin. Patronum senin için maaşıma zam
bile yaparken sen nasıl beni görmezden gelirsin? Lütfen kapatma, konuşalım,
hayır.
Ben seni hiç sevmemiştim, diye çirkin sözcükler duyuldu bir kez. Öfkesinden
gülümsedi Ruffle.
Biliyordum, dedi. Görüşme sonlandı.
Sol elinde ona aldığı yıldız çiçeği demeti yavaşça elinden kayarak yere düştü.
Ruffle şimdi çiçekleri renkleriyle görmüyordu. Telefon aynı cebe sığmaz
olmuştu. Aldığı hediye neredeydi peki? Hani o pırlanta yüzük? Artık o da çöp
konteynırında yerini almıştı. Zavallı Ruffle geldiği yere geri döndü. Uyumak
istiyordu sadece, çünkü sadece uyku onun ilacıydı. Her şeyden kaçmanın yolu
uyku, zannederdi zaten. Şimdi şehirde güneş açmalıydı sadece. Bu şehirde
hülyalar hafifletirdi acıları çünkü. Aslında burada uyuyor olan bir kişi vardı:
Charlotte.
Kane, hayır, diye sıçradı Charlotte.
Hemen sağına soluna baktı. Terlemişti, sıcaktan bulanarak battaniyeyi açtı.
Kalbinin hızlı atışları diğer odalardan duyuluyordu. Derin derin soluyarak
şükürler etti. Çünkü yaşadıkları gerçek değildi. Salondan bir kişi hızlıca
Charlotte’un yatak odasına daldı. Kapıyı açan Kane’di.
Charlotte, iyi misin?
Aman Tanrım, Kane, dedi Charlotte. Hemen yatağına oturan eski kocasına sarıldı.
Çok kötü bir kâbus gördüm. O kadar korktum ki, diye devam etti kabustan uyanan
Charlotte.
Sana su getireyim.
Dur, Kane. Bugün günlerden ne?
Cuma, Charlotte. Çocuğumuzu alabileceğimi düşünmüştüm; şey, alabilir miyim dedi
Kane.
Charlotte çok şaşırmıştı, her şeyi yavaş yavaş anlamaya başladı. Tüm
yaşadıkları, acıları bir kabustan ibaretti. Mahkeme günü sabahı kabusla
uyanmıştı.
Aa, evet. Tabi ki alabilirsin. Tanrım…
Bugün, davan olduğunu söylemiştin. Belly, kreşin Noel arifesinden dolayı tatil
olduğunu söyledi. Bugünü keyifli yapabilirim onun için, dedi Kane.
Bugün benim için önemli bir gün olduğunu biliyordum.
Geç kalmak istemezsin değil mi? Hadi kalk kahvaltıyı hazırlamıştım.
Çok iyisin Kane. Artık her şeye son vermenin vakti geldi. Bu saçmalık bitmeli,
dedi Charlotte.
Doğru adımların atılacağı gündü, bugün onun için. Kane, onun ne demek
istediğini tam olarak anlamadı. Ama kafasındaki bulutlar hemen dağıldı:
Şey, dava ne zaman biter?
Kane aklından neler geçiriyordu?
Sanırım dört gibi, dedi Charlotte hazırlanmaya başlarken.
Tamamdır. Hadi görüşürüz. Başarılar, diledi Kane.
Charlotte arkasından el salladı. Belki de biraz önce yapamayacağını düşündüğü
için. Veda edemeden ölmesini istemedi Kane’in. Meğerse ne değerliymiş onun
için, hiç uğruna bıraktığı adam. Derin bir oh çekti güzel avukat. Başını
kaldırdı ve gözlerini takvime dikti. Doğru zamandaydı ama doğru yere henüz
gelmemişti.
Yorumlar
Yorum Gönder