Yalanlar Bizi Nereye Götürür? - Son Bölüm
Son Bölüm
Meraklı gözler mahkeme salonuna henüz gelen güzel avukatın üstündeydi. Her şeye
etki edebilecek konumdaydı bu yüzden insanlar nefes almadan ona bakıyordu.
Hakim bile söze başlamadan Charlotte kabuslarında eski kocasını öldüren Sam’in
yanında, yerini aldı. Savunmasına değil saldırısına başlamıştı:
- Sayın yargıç, öncelikle mahkemeye saygısızlığım için özür diliyorum. Ben
bugün sanığı savunmaktan vazgeçiyorum. Bu adamın avukatlığını yapmayı
reddediyorum. Üzgünüm beyefendi, suçlu olduğunuz kapının dışından bile
gözüküyor, dedi Sam’e bakarak.
Sam herkesin karşısında utanç içerisindeydi. Ne olduğunu anlayamıyordu, bir
yandan konuklara bir yandan onu destekleyen siyah takım elbiseli adamlara
bakıyordu. Avukat Hanım, ihtişamlı sözlerine devam etti:
- Artık susmayacağım. Gözümü yummayacağım. Sayın yargıç, davacı tarafın
bahsettiği ama kanıtlayamadığı belgeler ve kamera görüntüleri var. Sam, Bayan
Rose ile yasak bir aşk yaşıyor. Bayanın kocası, durumu öğrenince Sam’i
öldürmeye çalışmıyor, Sam onu öldürmeye çalışıyor çünkü kocasının mirasını ele
geçirmek istiyor. İşin garip tarafı Rose da öyle. Bayan Rose bunun üstünü
örtmek istedi ama başaramadı. Kamera kayıtlarını bu sabah elde ettim. Kanıtlar
yok edilmedi. Çünkü Bayan Rose, Sam ile evlenip ona mirası için bir komplo
kurma peşinde. Rose, Sam için uygun zamanı bekliyordu. Görüntülerde Sam,
yakalanınca tartışma çıkarıp Rose’un kocasını bıçaklıyor. Aslında Sam’in ifade
ettiği üzere, Rose’un kocasından uzun zamandır şiddet gördüğünü ve Sam de
kocasının bir arkadaşı olarak ona yardım ettiği belirtilmiş. Kocası Bill bugün
maalesef aramızda olmadığı için çok üzgünüm. Aramızdaki en masumu o, inanın
bana. Bill, karısını deliler gibi seviyordu, kamera kayıtlarında aldığı
pırlanta hediyelerden belli. Sayın Hâkim, elinizi vicdanınıza, kendinizi de
Bill’in yerine koyun. Bu insanların gözünü para bürümüş ve hiçbir şeyi görmez
olmuşlar. Bu yalanlara artık sizin de son vermenizi arz ediyorum.
Tüm salon şaşkınlıkla susturulmuştu. Herkes konuşmak istiyordu ama sessizlik
izin vermiyordu. Bir kişi konuşsa tüm salon ayağa kalkıp tartışacaktı sanki.
Mahkeme duvarları felç kalmıştı. Hakim sessizliği bozan isimdi. Yardımcılarına
dönüp her şeyi tartıştılar. Normalde bir damlanın yere düşeceği zaman diliminde
çabucak geçen son danışma, asırlar sürdü. Kürsüden aşina bir ses yükseldi:
- Karar!
Salonun duvarları felçten kurtulmuştu. Oturma sıraları oturanlarla birlikte
ayağa kalktı. Karar artık ne olabilirdi ki?
- Sanığın kasten adam öldürme ve iddia edilen çeşitli suçlardan 24 yıl hapsine
karar verilmiştir. Celse kapanmıştır. Bu arada Avukat Hanım, size de bu sanığın
her türlü müdahalesine karşın koruma talep ettireceğim. Siz olmasaydınız doğru
kararı veremeyecektim. Çıkabilirsiniz, diye sözlerini bitirdi adaletin emekçisi
Hakim Bey.
Herkes salonu terk etmişti. Konukların bıraktığı oturma sıraları utanç
içindeydi. Artık gıcırdamaları duyulmuyordu. Karara boyun eğen mahkeme
duvarlarının arasında Charlotte ve Ruffle kalmıştı. Konuşabilecek tek kişi
vardı, o da dayanamadı:
- Şimdi ne olacak hanımefendi, diye sordu Ruffle.
- Hiç merak etme Ruffle, ben sana her türlü daha karlı bir iş bulacağım, ya da
istersen benim asistanım olarak devam edebilirsin, diye teselli etti çaylak ama
zeki yardımcısına. Devam etti:
- Ne diyorsun bu teklife?
- Bilmem, aslında kız arkadaşım bunun yanlış olduğunu söylerdi. Ben sizi hiç
bırakamam hanımefendi. Hiç kimse beni kendine layık görmezken siz beni işe
aldınız. Galiba evet, sizinle cehenneme bile giderim.
- Tam bir Ruffle cümlesi kurdun. Detayları seninle paylaşacağım. Odama git ve
yeni planımız hakkında düşüncelerini yaz. Bu günlük bu kadar. Sana zam sözü
vermiyorum ama ilk ay geçince hemen bunu konuşabiliriz, dedi Avukat Hanım.
- Çok teşekkür ediyorum hanımefendi, iyi ki varsınız, dedi Ruffle. Heyecanla
odasına gitti.
Charlotte duruşma salonundan hala çıkmadı, ayakta bekliyordu. Yaptıklarını
düşünüyordu. Doğru yolu seçtiğine inanıyordu fakat vicdanı göğüs kafesini delip
geçecekti. İhtiyacı olan, ona gerçek aşk ile teselli edebilecek bir tek insan
vardı yeryüzünde. Arkadan yine tanıdık bir ses yaklaştı:
- Günü kurtaran kadın buralarda mı?
Charlotte yerde olan başını kaldırdı. Bu sözlerden sonra Kane’in konuşmasına
izin vermedi bile. Yine söz aldı en baştan:
- Aa Kane, ne olur tek kelime etmeden beni dinle. Kendime hep yalan söylemişim.
Ben sensiz yapamam.
Kane’in neredeyse dizlerinin bağı çözülecekti. Gittikçe daha aşağı iniyordu
yelkenleri. Charlotte’un gözleri o kadar güzel geliyordu ki, Kane büyülenmişti.
Güzel kadın büyülemeye devam etti:
- Sensiz geçen sürede o kadar yalnızdım ki, anlatamam. Küçük kızımız bile seni
sayıklıyor. Lütfen, bana geri dön. Kendime söylediğim yalanlardan da
başkalarına söylediğim yalanlardan da bıktım Kane, söyle bana, yalanlar bizi
nereye götürür?
Yorumlar
Yorum Gönder